Kış mevsimini yaşadığımız ocak ayı sonlarında bu yazıyı yazmak istedim. Hayatımda en çok izlediğim filmlerden birisi, bir kez daha aklıma gelmişti. Film, her izleyişimde 3 saat 16 dakikada değil de, sanki 3 saniyede bitiveriyordu benim için. Oyunculuklar, çekimler, diyaloglar, atmosfer, her şeyiyle harikaydı. Gelin Nuri Bilge’nin baş yapıtlarından biri olan Kış Uykusu’nu inceleyelim…
Aydın, Kapadokya’da babasından kalan oteli işleterek eşi, kız kardeşi ve oteldeki 2 yardımcısıyla hayatını sürdüren, yerel bir gazeteye yazılar yazan, kendi halinde bir adamdır. Gençliğinde 25 sene tiyatro yapmıştır ve artık işlettiği otelinde kabuğuna çekilmiştir. Eşi, kendisinden oldukça genç Nihal(Melisa Sözen)’dir. Nihal’in mesleği yoktur, evlenip otelde eşine ve çevre okullara yardım etmeyi tercih etmiştir. Aydın’ın kız kardeşi Necla(Demet Akbağ) ise Aydın’dan oldukça zıt bir karaktere sahip, Aydın’a oldukça sivri eleştiriler yapan bir kadındır. Film başında Aydın’ın arabasına bir taş isabet eder. Bu taş, Aydın’ın babasından kalma evdeki kiracılarının oğlu İlyas’tan gelmiştir. Aydın ne olduğunu anlayamaz, şaşırır. Aydın’ın sağ kolu, oteldeki yardımcısı Hidayet(Ayberk Pekcan) çocuğu bulur ve evine geri götürür. Kiracıların aylarca kira ödeyemediği ve evlerine icra yollandığı anlaşılır. Filmde çatışmalar bu noktadan sonra başlar. Oteldekileri, Aydın’ın kiracılarını, güzel Kapadokya manzaraları eşliğinde görür, tanırız.
Filmde Nuri Bilge’nin klasik karakter çatışmaları, diyaloglar eşliğinde son derece eşsiz şekilde verilir. Aslında bu filmdeki her karakterden ayrı bir film çıkabilir. Aydın, halka yardım etmeyi sözde kendine görev edinmişse de film içerisinde görülür ki aslında ettiği yardımlar tamamen laf olsun diyedir, halkı kendisinden uzak tutmak içindir. “Alın işte yardımınızı da ettim, daha ne yapayım” lafının canlı kanıtıdır Aydın. Okumuş birisidir ve okumamışları alttan alta ezer. Gençleri, yaşlıları, köylüleri, şehirlileri; kısacası kendisi gibi olmayan herkese alaycı bir tutumla yaklaşır. Eşi Nihal, bu evliliğin pişmanlığını yıllardır yaşamaktadır. Aydın’ı “seviyor” diyemesek de, senelerce ondan ayrılmamıştır. Aydın’ın kız kardeşi Necla ise eski kocasından ayrıldığı için pişmandır. Kocasında hata bulmasına rağmen onu özlemeye başladığını fark eder. Yani aslında her karakter, bulunduğu konumdan memnun olmadığı halde kılını kıpırdatmaz ve sadece oturduğu yerden insanları, ailesini eleştirir durur.
Kış Uykusu, aydın-toplum, köylü-şehirli, zengin-fakir çatışmasını karakterler ve diyaloglar üzerinden son derece pürüzsüzce işlemiştir. Arka planda çalan Schubert’in harika melodisi, karlı Kapadokya manzaraları ve ikili diyalogların ustaca yazılmışlığı. Kesinlikle izlenmesi gereken bir film. 10/10 vermeyi abartı bulabilirsiniz, ancak ben verdim gitti bile.
İlk yorum yapan siz olun