İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Sert ve Kara Mizahın Şahı: The Office

Son güncelleme tarihi 17/02/2019

Başlıkta “şah” kelimesiyle biraz fazla övmüş olabilirim; ancak yayınlandığı dönem açısından oldukça şanslı bir dizi The Office. Zira o dönemlerde SJW(Social Justice Warrior) denen oluşum bugünkü kadar güçlü değildi. Politik doğruculuk, “bizi eziyorlar” adı altında ezilenin ezen durumuna geçmesi(en basitinden, siyahilere yapılan zulüm bahane edilerek dizilerde sıkça siyahi propaganda yapılması, karakterlerin özellikle siyahilerden seçilmesi vb.) dizi sektörünü de epey etkiledi. Netflix, HBO gibi dizi sektörünü elinde tutan şirketler alttan alta buna göre hareket etmekte, karakterlerini buna göre seçmektedir; fakat bir dizi var ki sert mizahıyla diğer dizilerden ayrılır. Bu dizinin adı: The Office

2005-2013 yılları arasında yayınlanan dizi, adı üstünde, bir ofiste geçmektedir. Dizinin İngiliz versiyonu da mevcuttur; fakat genel yorumlar ABD versiyonunun çok daha iyi olduğu yönündedir(diğerini izlemediğim için yorum yapamıyorum). Ofisin patronu Michael, sekreter Pam, çalışanlardan Michael’ın yancısı ve sürekli ona yalakalık yapan Dwight, Pam’la sürtüşmeli, inişli-çıkışlı bir ilişkisi olan Jim ve diğerleri… Hepsinin apayrı bir mizacı var. Espriler genel olarak sert ve eleştirel. Özellikle Michael’ın kendini Hitler sanmasından tutun, ofisteki Hispanic(Latin kökenli) ve siyahi insanlara şaka yollu da olsa alaycı tavırları, cinselliğe çekilebilecek cümleler duyduğundaki “That’s what she said” tepkisi… Dizideki espri çeşitliliği çok ve genel anlamda alaycı olmasına rağmen, dizi tam olarak bir sitcom değil aslında. Zira dizide ne gülme efektleri var, ne de güldürü unsuru olması için şekilde şekle giren karakterler.

Dizide komik olan ana unsur, absürtlüğün normalmiş gibi sunulması. Aslında bu insanlar gayet sıradan, halktan, olabilir kişiler. Dizinin de anlatmak istediği bana göre bu. Gülmek için kahkaha efektlerine, aşırı küfre, vücut hareketleriyle abartıya gerek yok. Kara mizahın doğasında eleştiri ve dalga geçebilme yeteneğiyle birlikte bu dalga geçmeye alınmamak da vardır. Yani dizide her karakter birbiriyle dalga geçebilirken, aslında en çok da kendileriyle dalga geçebilirler; egoları yoktur.

Diziyi dizi yapan şüphesiz ofisin patronu Michael’dır. Demin genel anlamda ego olmadığını söylediysem de, Michael’ın tatlı bir egosu vardır denebilir. Günlük hayatta patronunuz olsa son derece sıkıcı ve itici bir hale gelebilecek bir karakter, dizide kesinlikle en doğal haliyle bile güldürüyor. Bazı şeylerin içinde bulunmayıp dışarıdan izlemesi güzeldir ya, bu dizi tam olarak bunun karşılığı niteliğinde. O ofiste bir çalışan olsanız son derece depresif bir hal alırdınız, hatta psikolojik yardım isterdiniz; fakat dışarıdan izleyince oldukça gülüp keyif alabiliyorsunuz.

Son olarak, Michael Scott’ın sözlerinden derleme bir videoyla sizi baş başa bırakıyorum. Bu videoya tepkisiz kalırsanız, büyük ihtimalle diziden keyif alamayabilirsiniz. Zira dizi herkese hitap etmiyor. Kara mizah ve eleştiri seviyorsanız kesinlikle tavsiyemdir. Keyifli seyirler. 🙂

İlk yorum yapan siz olun

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir