Son güncelleme tarihi 07/03/2019
Birkaç senedir tartışılagelen bir konudur Oscar Ödülleri’nin ne denli tarafsız ve hak edene verildiği konusu. Kimine göre bir “Oscar lobisi” bile mevcutken, kimine göreyse gayet adil, sade bir ödül töreni. Fakat Oscar’ın geçmişi, o kadar da masum değil.
/cdn.vox-cdn.com/uploads/chorus_image/image/58893999/645739336.jpg.0.jpg)
Oscar Ödülleri, 1929 yılından beri her sene Amerika’da verilmektedir. 250 kişiden başlayarak oluşturulan Oscar Komitesi, bugün 6 bin kişiye yaklaşmış durumda. Yani ödüllerin verilmesinde parmağı olan 6 bin insandan bahsediyoruz. Bu ödüllerin seçimleri konusunun tartışılmaya başlanması aslında uzun yıllara dayanıyor. Amerika’nın devlet politikalarına karşıtlığıyla bilinen Goodfellas, Taxi Driver gibi ünlü filmlerin yönetmeni Martin Scorsese, ödülü yaptığı onca filmden sonra, nihayet 2006 yılında Departed filmiyle kazandı. Bir yerden sonra bu ödül, sanki “ona ayıp olmasın diye” verilmiş hissi yarattı. Bu durumun bir benzeri, ünlü oyuncu Leonardo DiCaprio için de geçerli oldu. Titanic, Inception, The Wolf of Wall Street gibi filmlerde oynayıp bir türlü Oscar’ı alamayan DiCaprio, diğer filmleri kadar sükse yaratmadığı düşünülen The Revenant filmiyle Oscar’ı aldı.

Oscar’ı protesto edenler de oldu tabi. 1974 yılında Godfather filmindeki rolüyle En İyi Oyuncu ödülünü kazanan Marlon Brando, Amerika’nın kızılderililere yaptığı zulmü protesto etmek için soyu Apaçilere dayanan oyuncu Sacheen Littlefeather’ı kendisi adına sahneye çıkardı. Brando törene gelmemişti, hatta ödülle zerre ilgilenmiyordu bile. Brando, Littlefeather’a okuması için bir konuşma kağıdı verdi, lakin bu konuşma tabi ki uzun uzun yaptırılmadı.
1953 yılında, dönemin komünizmi desteklediği için kara listeye alınan yazarlarından Dalton Trumbo’nun senaristliğini yaptığı ve Audrey Hepburn’ün oynadığı Roman Holiday filmi, En İyi Senaryo dalında Oscar’ı almıştı; fakat bir sorun vardı. Kimse bu senaryonun Dalton Trumbo tarafından yazıldığını bilmiyordu, kara listeye alındığı için bilemezdi de. Trumbo, sahte isimler kullanarak yazıyordu ve ödülü de alamazdı. Kendisi yerine ödülü bir arkadaşı aldı. Oscar bu yanlıştan, Trumbo öldükten 16 yıl sonra döndü ve ödül Trumbo’ya geri verildi(bir ölüye nasıl verildiyse artık).
Gel gelelim bugüne. Bu sene verilen Oscar ödülleri başlı başına tartışma konusu oldu. Ödül verilen filmlerden öte, ödül töreninin kendisi tartışmalara yol açtı. Bu sene ilk kez Oscar Ödülleri sunucusuz verildi. Sunuculuk önce komedyen Kevin Hart’a teklif edilmiş, daha sonrasında komedyenin yıllar önce attığı homofobik twitler üzerine gelen tepkiler sonrası kendisinden özür dilemesi, dilemediği takdirde sunuculuğunun çekileceği açıklanmıştı. Kevin Hart bu özrü zamanında değil, çok sonra diledi. Bu durum da törenin sunucusuz geçmesine neden oldu. Komedyene bu teklif götürülmeden önce, geçmişinde böyle söylemlerinin olduğu gerçekten bilinmiyor muydu? Bunun için illa halkın tepkisi mi gerekmişti?
Bu seneye kadar ödüllerin çoğunlukla beyaz insanlara verilmesi, jüri üyelerinin %85’ine yakınının beyazlardan oluşması gibi vurguların senelerdir yapıldığı Oscar ödülleri, bu sene ibreyi tersine döndürmek isterken sanki bunu abarttı gibi. Törende sık sık yapılan LGBT vurguları, bana göre törenden oldukça alakasızdı. Rami Malek’in Mısırlı bir kökten geldiğini söyleyince alkış almasını(evet, konuşmanın esnasında gerçekten sırf bunun için alkışı aldı), kendisini sevmeme rağmen biraz kameralara oynamak gibi gördüm. Bu sene Oscarlar, eski Oscarlar gibi değildi. Yapmacık, sahte bir tavır vardı insanlarda. Sanki birkaç arkadaş toplanmış, kafalarına göre eğleniyordu. Son 10 yıldır yavaş yavaş soğumuştum, bu sene soğuma hızım epey bir arttı. Bu gidişle Oscar prestijini yitirmeye başlayan, tamamen şova ve izleyicileri tatmin etmeye dönük bir şey olacak sanki. Dilerim yanılıyorumdur, dilerim…
İlk yorum yapan siz olun