Son güncelleme tarihi 22/05/2023
“The Marked Heart” (Pálpito), ana akım medyada nadiren tartışılan bir konu olan organ kaçakçılığının yasa dışı dünyasına girmeye çalışan bir Kolombiya Netflix dizisidir. Ancak dizi hak ettiği derinliği ve ciddiyeti verememekte, bunun yerine izleyicinin duygularıyla oynayan melodramatik bir yaklaşımı tercih etmektedir.
Olay örgüsü, eşi Valeria’nın organ kaçakçılığına karışan bir suç örgütü tarafından kaçırılıp öldürüldüğü Simón’un etrafında dönüyor. Kalbi, hayatını kurtarmak için herşeyi yapmaya hazır olan Zacarías adında zengin bir adamın karısı olan Camila’ya nakledilir. Simón, karısının ölümüyle ilgili gerçeği ararken Camila ile yolları kesişir ve ikisi de suç örgütünün yasadışı faaliyetlerini ortaya çıkarır.
Dizi, insan hayatının değeri ve karakterlerin karşılaştığı ahlaki ikilemler hakkında etik sorular sormaya çalışırken, organ kaçakçılığını ele alma konusunda yetersiz kalıyor. Konu, suç örgütünün ve saiklerinin gerçekçi olmayan bir tasviri ile yüzeysel bir şekilde sunulmaktadır. Örgüt yöneticisi karikatürize bir karakter olarak tasvir edilir ve organ kaçakçılığı konusu, karakterler arasındaki ahlaki çatışmanın yanında ikinci planda kalır.

Dahası, dizinin organ kaçakçılığı tasviri, konunun ciddiyetini doğru bir şekilde temsil etmekte başarısız oluyor. Organ kaçakçılığı, dünya çapında binlerce insanı etkileyen, genellikle savunmasız grupları hedef alan ve kişilerin çaresiz organ ihtiyaçlarını istismar eden ciddi bir suçtur. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, her yıl tahmini 10.000 organ yasadışı olarak alınıp satılıyor ve bu da 1,2 milyar dolara varan kar sağlıyor.
Organ kaçakçılığı, başta yoksulluk ve yolsuzluğun yüksek olduğu ülkeler olmak üzere birçok ülkeyi etkileyen küresel bir sorundur. Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan bir rapora göre, her yıl tahminen karaborsada 10.000 civarında organ nakli gerçekleşmekte ve bu da 600 milyon ila 1.2 milyar dolar arasında yasadışı kazanç sağlamaktadır. Bu nakillerin çoğu, hükümetin idam mahkumlarının organlarını rızaları olmadan kullanmakla suçlandığı Çin’de gerçekleştiriliyor. Yasadışı organ ticaretinde önemli oyuncular olarak tanımlanan diğer ülkeler arasında Pakistan, Mısır, Filipinler ve Kolombiya yer alıyor.
“Pálpito”nun geçtiği Kolombiya’da organ kaçakçılığı, düzenleme ve denetim eksikliğinden kaynaklanan, büyüyen bir sorundur. Kolombiya hükümeti tarafından hazırlanan bir rapora göre, 2009 ile 2014 yılları arasında bildirilen 791 organ kaçakçılığı vakası vardı ve kurbanların çoğu organlarını satmaya zorlanan veya kandırılan yoksul kişilerdi. Kolombiya hükümeti, 2018’de yasadışı organ ticaretine karışanlara verilen cezaları artıran bir yasa çıkarmak da dahil olmak üzere bu sorunla mücadele etmek için adımlar atmış olsa da, bu, ele alınması gereken önemli bir sorun olmaya devam ediyor.
Ne yazık ki “Pálpito” bu konuya hak ettiği ilgiyi gösteremiyor, bunun yerine karakterlerin karşılaştığı ahlaki ve etik ikilemlere daha çok odaklanıyor. Bunlar keşfedilmesi gereken önemli konular olsa da, dizi organ kaçakçılığının gerçeklerine ve bundan etkilenenlerin yaşamları üzerindeki yıkıcı etkisine ışık tutmak için daha fazlasını yapabilirdi. Ek olarak, suç örgütünün başkanının karikatürize bir kötü adam olarak tasvir edilmesi gibi dizideki bazı olay örgüsü noktaları saflığı zorluyor.

Bu kusurlara rağmen, serinin bazı güçlü yönleri var. Geçmişe dönüşlerin ve anıların kullanılması, karakterlere derinlik kazandırmaya ve hikayeyi hızlı bir şekilde ilerletmeye yardımcı olur. Ek olarak, Simón rolünde Michel Brown ve Camila rolünde Ana Lucía Domínguez de dahil olmak üzere oyuncu kadrosunun performansları güçlü ve izleyicinin ilgisini canlı tutmaya yardımcı oluyor.
Ayrıca, insan organlarının yasa dışı ticareti, kurbanların fiziksel ve duygusal tacize, zorla çalıştırmaya ve sömürüye maruz kaldığı bir modern zaman köleliği biçimidir. Dizi, bu sorunları ele almakta başarısız oluyor, bunun yerine Simón ve Camila arasındaki romantik gerilime odaklanıyor.
Dizinin organ kaçakçılığını ele alışı sadece yüzeysel değil, aynı zamanda zararlı. Gerçek insanları etkileyen ciddi bir konuyu önemsizleştiriyor ve yasa dışı organ ticaretiyle ilgili zararlı klişeleri sürdürüyor. Organ kaçakçılığını pembe dizideki bir olay örgüsüne indirgeyen, izleyicilerini konunun karmaşıklığı ve gerçekleri konusunda eğitmekte başarısız oluyor.
Sonuç olarak, “Pálpito” eğlenceli ama önemli bir konuya ışık tutma fırsatını kaçıran kusurlu bir dizi. İnsan hayatının değeri ve organ kaçakçılığına karışanların karşılaştığı ahlaki ikilemler hakkında bazı düşündürücü sorular ortaya atsa da, nihayetinde bu soruna hak ettiği derinlik ve karmaşıklığı vermekte başarısız oluyor. Ülkeler olarak, organ kaçakçılığını bir pembe dizideki komplo aracı olarak ele almak yerine, organ kaçakçılığının gerçekleri hakkında farkındalık yaratmak için çalışmalı ve onunla mücadele etmek için adımlar atmalıyız.
İlk yorum yapan siz olun